Wednesday, October 13, 2010

Sizlere mekanimi tanitiyorum... -Ercik


Saat 1.AM...Az sonra evime donmemi saglayacak olan son metroyu da kaciracagim ve resmen okulda kalmam gerekecek. 6 senelik universite hayatimda evet, daha once okulda kaldim, ama genelde yapmam gereken isleri yapmak yerine etrafimdaki insanlari da sabote edip is yapmamalarini saglayarak kendi vicdanimi rahatlattigim geceler olmustu bunlar. Simdi konsept biraz daha farkli; alışmamış götte don durmuyor arkadaş. Ben ki hayatini Google'dan copy paste ile kazanan biriyken, ne guzelmis o gunler.
Gormekte oldugunuz gibi, kendi notburkum, yuksek bir bas ozelligine sahip ve playstation 3 oyunlarini...eeeh be. Genelde zamanimin cogunu burada geciriyorum, ha nasil geciriyorum, hep ders calisarak mi, yemezler. Mac ve dizilerimi izliyorum, gerekirse ayagimi uzatip uyuyorum, arada sirada odev yapiyorum. Masam en dipte oldugu icin, hem telefonum cekmiyor hem de isiklar fotoselli oldugu icin 20 dakikada bir kalkip el sallamam, sandalye firlatmam, ceketimi atmam, attigim ceketi geri almam, ve hayalgucumun yettigi turevleriyle isiklari geri yakmam gerekiyor.

Sistem su; 20 dolar veriyorsun ve dolabini acan bir anahtar aliyorsun, seneye agustosta anahtarini teslim ederken 10 dolar geri aliyorsun. Bir masayi 3 kisiye kiraliyorlar o yuzden denk gelmemen lazim. Simdiye kadar masamda buldugum bir adet portakal suyu ve sac kivirma maşası disinda bir hayat belirtisine rastlamadim, onun icin rahatca yayilmis durumdayim. Zaten millet evi bellemis durumda burayi, kiyafetler, ayakkabilar, cantalar, dallar, biseyler...

Arkada Word'un acik durduguna bakma, altta House izliyorum aslinda. Hayir, az sonra bunu yazmayi da bitirince oyalanacak hicbirsey kalmayacak...ulan bari biri online olsa.

0 comments:

Post a Comment